as

Radyoterapi Nedir?

Radyoterapi, birçok kanser türünün tedavi sürecinde önemli bir rol oynayan bir tedavi yöntemidir. Etkinliği, genellikle X-ışınları kullanılarak kanser hücrelerini hedef alıp yok etme ve aynı zamanda sağlıklı hücreleri büyük ölçüde koruma prensibine dayanır.

Genellikle, kanser teşhisi konan her on hastadan dördü kemoterapi tedavisi görmektedir. Ancak radyoterapi de sık kullanılan bir yöntem olup, özellikle baş-boyun bölgesi, meme kanseri ve idrar ve üreme sistemini etkileyen kanser türlerinin tedavisinde yaygın olarak uygulanmaktadır.

Radyoterapi, farklı uygulama alanlarına ve yöntemlere sahip bir tedavi şeklidir. Uygulama yöntemine bağlı olarak dış (eksternal) radyoterapi veya iç (internal) radyoterapi olarak sınıflandırılır. Ayrıca, radyoterapinin uygulanma amacı da değişebilir:

Küratif (radikal) radyoterapi: Amaç, lokalize olmuş tümörü tamamen yok etmektir.

Palyatif radyoterapi: Kanserin neden olduğu semptomları hafifletmek ve hastanın yaşam kalitesini artırmak amacıyla uygulanır.

Preoperatif radyoterapi: Ameliyat öncesinde uygulanarak tümör kitlesinin küçültülmesini sağlar.

İntraoperatif radyoterapi: Tümör cerrahi olarak çıkarılırken uygulanır ve geride kalabilecek kanser hücrelerini yok etmeye yardımcı olur.

Postoperatif radyoterapi: Ameliyat sonrasında kalan tümör hücrelerini yok etmek ve hastalığın tekrarlama riskini azaltmak için uygulanır.

Total vücut radyoterapisi (Total Body Irradiation - TBI): Vücudun tamamına düşük dozda radyasyon uygulanarak, vücudun farklı bölgelerine yayılmış hastalıklı hücrelerin tedavi edilmesi amaçlanır. Bu yöntem genellikle kemik iliği nakli gibi tedavilerden önce kullanılır.

Radyoterapi, modern kanser tedavisinde önemli bir yer tutar ve hem tek başına hem de diğer tedavi yöntemleriyle (cerrahi, kemoterapi, immünoterapi vb.) birlikte uygulanabilir.

JALOSOME® ÜRÜNLERİ

JALOSOME® ORAL BARRIER

Jalosome® Oral Barrier Jalosome® Oral Barrier, orofaringeal mukozitin ağrılı semptomlarının yönetimi için geliştirilmiş bir tıbbi cihazdır. Jalosome® Oral Barrier, yüksek mukoadhezif özellikleri sayesinde analjezik (ağrı kesici) etkisini gösterir. Bu özellikleri sayesinde ağız mukozası üzerinde koruyucu bir bariyer oluşturarak etki eder. Oluşan bu koruyucu film tabakası, zararlı dış etkenlere karşı ağız içini korur, lezyonların iyileşmesini destekler ve ağız ortamının nemli ve kaygan kalmasını sağlar.

BROŞÜRÜ İNDİRİNİZ (Türkçe) BROŞÜRÜ İNDİRİNİZ - 1 (English) BROŞÜRÜ İNDİRİNİZ - 2 (English)

JALOSOME® SOOTHING GEL

Jalosome® Soothing Gel Jalosome® Soothing Gel, cilt iltihaplarını ve bunlara bağlı ağrıyı azaltmak amacıyla geliştirilmiş, patentli bir tıbbi cihazdır. Bu jel, özellikle kemoterapi ve radyoterapi kaynaklı cilt tahrişleri, dermatit, eritem ve herhangi bir nedene bağlı olarak gelişen cilt rahatsızlıklarının tedavisinde önerilmektedir. Fosfolipid veziküler mikro yapıları, içerdiği aktif bileşenleri cildin en üst tabakası olan stratum korneumun altına taşır. Bu "transdermal taşıyıcı" etkisi sayesinde aktif bileşenler cildin derin katmanlarına ulaşarak etkilerini en iyi şekilde gösterebilir ve iyileşme sürecini destekler. Yağlı bir his bırakmaz; uygulama sonrası ciltte yumuşak, pürüzsüz ve sağlıklı bir his sağlar.

BROŞÜRÜ İNDİRİNİZ (Türkçe) BROŞÜRÜ İNDİRİNİZ - 1 (English) BROŞÜRÜ İNDİRİNİZ - 2 (English)

JALOSOME® HYDRATING CREAM

Jalosome® Hydrating Cream Jalosome® Hydrating Cream, cildin fizyopatolojik değişimlere bağlı olarak stratum korneum (cildin en dış tabakası) üzerindeki hidrofilik kapasitesini etkili bir şekilde geri kazandıran bir tıbbi cihazdır. Bu krem, çevresel etkenlerden kaynaklanan tahrişler ve kızarıklıkla seyreden cilt reaksiyonları gibi durumlarda cildin nem tutma kapasitesini artırarak sağlıklı bir bariyer oluşturur. Paraben, lateks ve gluten içermez, bu sayede hassas ciltler için güvenli bir kullanım sunar. Jalosome® Hydrating Cream, içeriğinde yer alan çeşitli aktif bileşenlerin emülsiyonundan oluşur. Bu formülasyon, cildin nem dengesini koruyarak fizyopatolojik değişimlerin yol açtığı kuruluğu ve hassasiyeti giderir. Aynı zamanda nemli bir ortam oluşturarak doğru ve sağlıklı bir iyileşme sürecini destekler.

BROŞÜRÜ İNDİRİNİZ (Türkçe) BROŞÜRÜ İNDİRİNİZ - 1 (English) BROŞÜRÜ İNDİRİNİZ - 2 (English)

Radyoterapi Kaynaklı Dermatitis

Radyoterapi Kaynaklı Dermatitte Görülen Cilt Reaksiyonları

Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalara göre, kanser teşhisi konan hastaların %50’si radyoterapi tedavisine tabi tutulmaktadır. Bu hastaların %95’inde ise ciltte belirgin reaksiyonlar ortaya çıkmaktadır. Bu reaksiyonlar, genellikle aşağıdaki belirtilerle kendini gösterir:

  • Şişlik (ödem)
  • Kızarıklık (eritem)
  • Ciltte pigment değişiklikleri
  • Bağ dokunun sertleşmesi (fibrozis)
  • Yaraların oluşması (ülserasyon)
  • Ağrı
  • Yanma hissi
  • Kaşıntı

Radyoterapinin Cilt Üzerindeki Etkileri ve Olası Komplikasyonlar

Radyoterapiye bağlı olarak gelişen bu cilt lezyonları, hastaların yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir dizi komplikasyona yol açmaktadır. Bu komplikasyonlar arasında şunlar yer almaktadır:

  • Devam eden radyoterapi tedavisinin gecikmesine neden olabilen cilt hasarları
  • Ağrının şiddetlenerek hastanın konforunun daha da kötüleşmesi
  • Hastaların psikolojik olarak olumsuz etkilenmesi
  • Genel yaşam kalitesinin düşmesi

Radyoterapiye Bağlı Dermatiti Önlemenin Önemi

Ciltte oluşan lezyonların başlangıcını önlemek veya geciktirmek, hem akut dönemdeki yan etkilerin azaltılması açısından hem de ilerleyen süreçte ortaya çıkabilecek kronik ve geri döndürülemez cilt hasarlarının oluşma riskini düşürmek adına kritik bir öneme sahiptir.

Bu nedenle, radyoterapi sürecinde cildin korunması, uygun nemlendirme ve onarıcı destekleyici tedaviler uygulanarak hasarın en aza indirilmesi hedeflenmelidir.


Radyoterapiye bağlı Mukozit

Mukozit (Mucositis)

Mukozit, ağız boşluğu ve boğazın mukozal zarının iltihaplanması ve ülserleşmesi olarak tanımlanır. Bu durum, özellikle radyoterapi ve kemoterapi tedavileri sırasında yaygın ve ciddi bir yan etki olarak görülebilir. Mukozit, bazal epitel hücrelerinin üreme kapasitesini engelleyebilir.

Bu durum, normal beslenmeyi sınırlayabilir ve tedavi sürecinin kesilmesine veya terk edilmesine yol açabilir, bu da hastanın yaşam kalitesini tehdit eder.

Ana Risk Faktörleri

  • Yaş: Genç (<20 yaş) ve yaşlı (>65 yaş) bireylerde artış.
  • Cinsiyet: Kadınlarda en yüksek risk.
  • Kötü beslenme, önceden var olan ağız problemleri (ilaç kaynaklı ağız kuruluğu ve kemik iliği baskılayıcı hastalıklar ya da tedaviler nedeniyle oluşan enfeksiyonlar), aşırı tütün ve alkol tüketimi.
  • Tümör tipi.
  • Genetik faktörler.
  • Yetersiz ağız hijyeni.

Ağız mukoziti, hastaların fonksiyonlarını kısıtlar ve hastalığın şiddeti ile orantılı olarak yaşam kalitesini etkiler.

Ana Belirtiler

  • Ağrı ve kaşıntı.
  • Ağız kuruluğu ve çatlamış dudaklar.
  • Yutma güçlüğü.
  • Ağrı, kızarıklık ve şişlik.
  • Yaralar ve kanama.
  • Beyaz lekeler.

Yaşam Kalitesi Üzerindeki Etki

Kemoterapi (CT) ile tedavi gören hastalarda mukozit şiddeti ve süresi, antineoplastik ajanlar, tedavi kombinasyonları, dozlar ve tedavi döngülerinin sayısına bağlıdır.

Lezyonlar genellikle yanak mukozasının hareketli bölgelerinde ve dilin lateral ve ventral yüzeylerinde görülür. Sert damak ve diş etleri kemoterapi kaynaklı mukoziteye duyarsızdır.

Mukozitin erken klinik belirtisi, kemoterapi infüzyonundan 4-5 gün sonra görülen eritemdir; 7 ila 10 gün sonra ise ülserler gelişir ve çoğu zaman opioid tedavisi gerektirir.

Kemoterapi kaynaklı mukozit, genellikle 1 hafta sürer ve infüzyon sonrası 21 gün içinde kendiliğinden iyileşir.

Yüksek doz kemoterapi nedeniyle gelişen nötropeni, bakteremi, sepsis ve fungemiye yol açabilir, bu da hayati tehlike oluşturabilir.